Ağız yarası; ağız ve yanakların iç kısmı, diş etleri, dil ve dil altı ile damak bölgelerinde ortaya çıkan mukozal hasarlara verilen isimdir. Bu yaraların iltihaplı bir görünüm aldığı ve şişliğe neden olduğu durumlardaki haline ise aft adı verilir. Ağız içinde oluşan yaralar uçuk gibi virüslere bağlı olarak ortaya çıkan yaralar olabileceği gibi bakteriyel enfeksiyonlar ve sert besinlerin tüketilmesine bağlı olarak ağız içinin hasar görmesi nedenleriyle ortaya çıkabilir. Çok yaygın görülen bir sağlık problemi olup genellikle birkaç gün içerisinde kendiliğinden iyileşen basit tablolardır. Durumun ciddi olup olmadığını anlamak oldukça kolaydır. Eğer ağız yaraları sürekli olarak tekrarlıyorsa veya birkaç gün içerisinde iyileşmeyip büyümeye ve kötüleşmeye devam ediyorsa, altında yatan farklı bir hastalık olması ihtimali oldukça yüksektir. Bu nedenle yaraya yönelik tedavi uygulanırken aynı zamanda farklı bir hastalık olup olmadığı da araştırılmalıdır. Bebeklerde ve çocuklarda yetersiz ağız bakımı veya besin tüketimi esnasında ağız içine verilen hasarlar nedeniyle ağız içi yaraları daha sık olarak gözlenir. Yapılan araştırmalar sonucunda ağız yaralarının kadınlarda görülme sıklığının erkeklere oranla daha yüksek olduğu da tespit edilmiştir.
Ağız yarası belirtileri nelerdir?
Ağız yaraları, 1-2 gün içerisinde ortaya çıkan, hızlı bir şekilde gelişen ve genellikle birkaç gün içerisinde iyileşen yaralar şeklinde görülür. Bu süreçte görülen belirtiler şu şekilde sıralanabilir:
- Ağız içinde kızarık görünümdeki yaralar
- Yara bölgesinde iltihaplanma
- Yara bölgesinde şişkinlik, ağrı ve hassasiyet
- Yara bölgesindeki ağrı ve batma hissi nedeniyle konuşma ve çiğnemede güçlük
- Diş fırçalama esnasında acı hissi
- İştah azalması
- Boğaz ağrısı
- Ateş
Ağız yarası neden olur?
Ağız yaraları bazen stres ve psikolojik kaynaklı etkenlere bağlı olarak kendiliğinden ortaya çıkabilir. Bu durumların haricinde oluşumunda rol oynayan belli başlı nedenler mevcuttur. Bu yaraların oluşumunda rol oynayan yanlış davranışlar ve bazı sağlık sorunları şunlardır:
- Genetik ve sistemik hastalıklar
- Vitamin ve mineral eksiklikleri
- İlaç kullanımı
- Hormonal değişiklikler
- Besin ve ilaç allerjileri
- Aşırı soğuk ve sıcak besinlerin tüketilmesi
- Ağız bakımı ve temizliğinin yetersiz olması
- Alkollü ve asitli içeceklerin tüketimi
- Sigara kullanımı
- Sağlık açısından uygun olmayan kimyasal içerikli diş macunu ve benzeri ağız bakım ürünlerinin kullanımı
- Diş ve diş etlerinin yapısındaki bozukluklar
- Bağışıklık sisteminin zayıf olması
- Bakteriyel ve viral enfeksiyonlar
- Sert ve ağız içinin çizilmesine neden olabilecek besinlerin tüketimi
Ağız yarası teşhisi nasıl konulur?
Ağız yaraları, yaranın ağzın arka bölgelerinde olmaması durumunda kişi tarafından gözle kolaylıkla teşhis edilebilir. Bunun için hastanın bir ayna karşısında ağrı hissettiği bölgeyi incelemesi yeterlidir. Yaranın damak veya boğaza yakın bölgelerde oluşması durumunda ise bu yaralar diş hekimlerinin kullandıkları aparatlar yardımıyla kolaylıkla görülebilir. Birkaç gün içerisinde iyileşmeyen, normalin üzerinde acı ve ağrıya neden olan, kanama ve ateşlenmeye sebebiyet veren ağız yaralarında vakit kaybedilmeksizin diş hekimine başvurulmalıdır. Diş hekimi tarafından yapılacak olan muayene esnasında yaranın boyutu ve tercih edilmesi gereken tedavi yöntemi belirlenir ve yaranın oluşum nedeni araştırılır. Enfeksiyon durumunda gerekli görüldüğü takdirde ağız içinden kültür alınarak laboratuvar incelemeleri yapılır ve enfeksiyona neden olan mikrobiyolojik etken belirlenir ve antibiyotik veya antiviral tedavisine başlanır. Ağızda küçük yaralanmalar rinoplasti sonrası süreçte de gözlemlenebilir. Yanlızca bir kaç gün sürer. Ya da strese bağlı küçük yaralanmalar sürebilir ama bu ağız yarası tehşisi anlamına gelmemektedir.
Ağız yarasına ne iyi gelir ve tedavisi nasıl yapılır?
Küçük çaplı, basit ve günlük hayatı fazla etkilemeyen ağız yaraları evde alınabilecek basit önlemler ve gargara kullanımı ile hızlı bir şekilde iyileşir. Daha büyük çaplı yaralar için diş hekimine başvurmak büyük önem taşır. Ağız yaraları, özellikle çocuklarda ortaya çıktığı durumlarda iştah kaybı ve yemek yemede güçlüğe neden olması ile büyüme ve gelişmede geriliğe yol açabilir. Bu nedenle bir an önce tedavi edilmesi gerekir. Diş hekiminizin farklı bir tedavi önermediği durumlarda doktorunuza danışarak bazı evde tedavi yöntemlerini tercih edebilirsiniz. Evde ağız yarası bakımına yönelik olarak yapılabilecek doğal tedavilerden bazıları şunlardır:
- Karbonat: Antibakteriyel özelliği ve yaralar üzerindeki iyileştirici etkisi nedeniyle karbonat, ağız yaralarının iyileştirilmesi için sıklıkla tercih edilen evde bakım yöntemlerinden bir tanesidir. 1 çay kaşığı kadar karbonatı az miktarda su ile karıştırarak hazırladığınız bu su ile gargara yapabilirsiniz. Yaranın dudağa yakın bölgelerde yer alması durumunda ile suyu bir bez yardımıyla yaralı bölgenin üzerine sürebilirsiniz.
- Ada çayı: Enfeksiyonların iyileştirilmesi üzerinde olumlu etkileri olan ada çayı, ağız yaralarının doğal tedavisi için de tercih edilen yöntemlerdendir. Doğal ada çayının kaynatılması ile hazırlanan bitki çayı ağzı yakmaması için ılık olacak şekilde bir miktar soğutulur. İçerisine şeker veya tatlandırıcı eklenmeden içilir. İçim esnasında ağızda bir süre bekletilmesi etkisini artıracaktır.
- Tuzlu su: Yaklaşık bir çay bardağı suyun içerisine 1 tatlı kaşığı tuz karıştırılarak bu su ile gargara yapmak, hem ağız içinin dezenfekte edilmesine, hem de yaraların daha hızlı bir şekilde iyileşmesine katkı sağlar. Bu işlem esnasında tuz nedeniyle bir miktar sızlama olması normaldir.
Doğal yöntemlerin dışında ağız yaralarının iyileştirilmesinde en sık tercih edilen ve oldukça etkili olan bir diğer yöntem ise antibakteriyel ve antienflamatuar etkili gargaralardır. Eczanelerde kolaylıkla bulunabilen bu gargaralar; yaraların neden olduğu ağrının hafifletilmesini sağlar, ağız içini temizler ve antibiyotik içerikli gargaralar aynı zamanda enfeksiyon ile mücadele edilmesine de yardımcı olur. Bu nedenle doktorunuz tarafından önerildiği takdirde gargara kullanımı oldukça önemlidir.
Botolinum toksini, Clostridium botulinum bakterisinin ve ilgili türlerin oluşturduğu nörotoksik bir proteindir. Akson uçlarından asetilkolin nörotransmiterinin salınımını önleyerek yumuşak felce yol açar. Bu bakterinin enfeksiyonu botulizm hastalığına sebep olur.
Mezoterapi vitamin, mineral, aminoasitlerin veya enzimlerin tek başlarına ya da genellikle karışım halinde derinin orta tabakasına mikroenjeksiyon ile uygulanması tekniğidir. Enjekte edilecek maddeler kişiye ve kişinin isteklerine uygun olarak seçilir.Mezoterapi yüz bölgesinde cilt sıklaştırma, lifting, anti-aging, leke tedavisi, skar tedavisi amacıyla kullanılabilir.
İdeal bir yüz görünümüne kavuşmak isteyenlerin sıklıkla başvurduğu estetik operasyonlardan biri olan bişektomi, yüz hatlarının orantılı bir hâle getirilmesi için uygulanır. Bazı durumlarda kişi, ideal kiloda olsa bile mevcut yüz yapısındaki yağ oranı nedeniyle kilolu görünebilir. Yanakların orta bölgesinde yer alan yağ dokusu bukkal yağ dokusu olarak isimlendirilir. Yüz kaslarının arasında yer alan bu yağ dokusu anatomik olarak elmacık kemiklerinin alt bölgesinde bulunur ve bebeklerde emme fonksiyonlarına katkı sağladığı düşünülmektedir. Bu yağ dokunun boyutu yüzün boyutunu etkileyen faktörlerin başında gelir. Yaşlanmayla birlikte bukkal yağ dokusu genellikle azalma eğilimindedir.
Yüz bölgesinde özellikle dudakta çoğu zaman hyalüronik asit denen dolgu maddelerini kullanıyoruz. Hyalüronik asit aslında vücudumuzda da bulunan ve su tutma özelliği gösteren yapıtaşlarıdır. Yaş ve çevresel faktörlerin etkiksi ile bu madde cilt ve ciltaltı dokuda eksildiğinde kendini hacim kaybıyla gösteren bir takım değişikliklere neden olur. Basitçe açıklayacak olursak dolgu enjeksiyonları ile biz bu su tutan molekülün vücudumuzdaki miktarını arttırmayı hedefliyoruz.