Genital bölgenin bir diğer adı vulvadır. Genital cilt hastalıklarına oldukça sık rastlanmaktadır. Bu hastalıklardan bazıları bulaşıcı olabilmektedir. Bu genital cilt hastalıkları kronik hale gelmişse bağışıklıkla ilgili bir sorun söz konusu olabilir.
Vulva bölgesinde ve vajinada meydana gelen genital cilt hastalıklarının başlıcaları şunlardır:
Alerjik Dermatit (Egzama): Özellikle vulva bölgesi çok hassas olduğu için bu bölgede alerjik dermatite çok sık rastlanmaktadır. Vulva bölgesinde lezyonlara sebep olabilmektedir. Alerjiye neden olan faktörlerin (deodorantlar, kayganlaştırıcı kremler, sentetik çamaşırlar ve bazı deterjanlar) kullanımına son verilerek tedavi edilebilmektedir.
Kontakt Dermatit: Alerjik ya da alerjik olmayan nedenlerle genital bölgede oluşan bu hastalıkta cilt bariyeri zarar görmektedir. Bu sebeple, bu rahatsızlık diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların bulaşma ihtimalini artırmaktadır. Tedavisi için berlitilerin niteliğine göre kortizonlu kremler önerilebilir.
Liken Skleroz: Belirtileri arasında özellikle dış genital bölgede oldukça rahatsızlık veren kaşıntı, yanma, batma ve ağrı vardır. Bunun yanı sıra ciltte incelme, yama şeklinde beyazımtırak, bazen de kızarık ve mor alanlar ve kaşıntıya bağlı olarak kabarma ve kanamalar da olabilir. Tedavi yöntemleri arasında hastanın durumuna göre steroid kremler, ilaçlar, menopoz dönemindekiler için hormon takviyesi, lazer ve PRP tedavisi ile cerrahi yöntemler kullanılabilmektedir.
Liken Planus: Otoimmün bir hastalıktır. Belirtileri arasında ciltte mor renkli, üstü düz, kaşıntılı lezyonlarla bulunmaktadır. Ayrıca saç dökülmesi, tırnak hasarı ve ciltte su toplamasına neden olabilir. Vajina bölgesibde beyazımsı, ağrılı, ülsere lezyonlara sebep olabilir. Tedavisinde hastanın durumuna göre kortizol içeren ilaçlar, bağışıklık sistemini düzenleyen ilaçlar ve ışık tedavileri söz konusu olabilir.
Mantar Enfeksiyonu: Mantar enfeksiyonlarında bölgesel alerjik reaksiyonlara neden olan ve enfeksiyona zemin hazırlayan protein sentezi gerçekleşmektedir. Başlıca belirtileri arasında kokulu, yoğun kıvamlı, beyaz-sarımsı akıntıya, kaşıntı, yanma ve ödem bulunmaktadır. Tedavisi çoğunlukla antifungal ilaçlarla gerçekleşmektedir.
HPV (Human Papillorna Virüs) Genital Siğilleri: HPV virüsü hem kadınlarda hem de erkeklerde tekli veya çoklu karnabahar görünümlü genital siğillere neden olabilmektedir. HPV genital bölgelere ve ağız, makat gibi bölgelere deri ve mukoza teması ile bulaşmaktadır. Bu siğillerin tedavisinde yakma, dondurma, cerrahi müdahaleyle siğilin çıkarılması ve küçük siğillerde özel kremlerle tedavi etme söz konusu olabilmektedir.
Botoks uygulamasından sonra hasta hemen günlük yaşantısına dönebilir. Kolay ve acısız bir işlemdir. Enjeksiyon yapılan bölge öncelikle anestezik kremlerle hissizleştirilir. Botoksun tam etkisi 5 – 7 gün arasında kendini gösterir. Bu süreçte yüz üst uyumamak, hamam – sauna gibi aşırı sıcak ve buhar içeren ortamlardan kaçınmak gerekir. İşlemin uygulandığı gün spor gibi vücudu aşırı yoran faaliyetlerden de uzak durmak gerekmektedir.
Botolinum toksini, Clostridium botulinum bakterisinin ve ilgili türlerin oluşturduğu nörotoksik bir proteindir. Akson uçlarından asetilkolin nörotransmiterinin salınımını önleyerek yumuşak felce yol açar. Bu bakterinin enfeksiyonu botulizm hastalığına sebep olur.
Mezoterapi vitamin, mineral, aminoasitlerin veya enzimlerin tek başlarına ya da genellikle karışım halinde derinin orta tabakasına mikroenjeksiyon ile uygulanması tekniğidir. Enjekte edilecek maddeler kişiye ve kişinin isteklerine uygun olarak seçilir.Mezoterapi yüz bölgesinde cilt sıklaştırma, lifting, anti-aging, leke tedavisi, skar tedavisi amacıyla kullanılabilir.
İdeal bir yüz görünümüne kavuşmak isteyenlerin sıklıkla başvurduğu estetik operasyonlardan biri olan bişektomi, yüz hatlarının orantılı bir hâle getirilmesi için uygulanır. Bazı durumlarda kişi, ideal kiloda olsa bile mevcut yüz yapısındaki yağ oranı nedeniyle kilolu görünebilir. Yanakların orta bölgesinde yer alan yağ dokusu bukkal yağ dokusu olarak isimlendirilir. Yüz kaslarının arasında yer alan bu yağ dokusu anatomik olarak elmacık kemiklerinin alt bölgesinde bulunur ve bebeklerde emme fonksiyonlarına katkı sağladığı düşünülmektedir. Bu yağ dokunun boyutu yüzün boyutunu etkileyen faktörlerin başında gelir. Yaşlanmayla birlikte bukkal yağ dokusu genellikle azalma eğilimindedir.
Yüz bölgesinde özellikle dudakta çoğu zaman hyalüronik asit denen dolgu maddelerini kullanıyoruz. Hyalüronik asit aslında vücudumuzda da bulunan ve su tutma özelliği gösteren yapıtaşlarıdır. Yaş ve çevresel faktörlerin etkiksi ile bu madde cilt ve ciltaltı dokuda eksildiğinde kendini hacim kaybıyla gösteren bir takım değişikliklere neden olur. Basitçe açıklayacak olursak dolgu enjeksiyonları ile biz bu su tutan molekülün vücudumuzdaki miktarını arttırmayı hedefliyoruz.