Saç dökülmesinin tanımı
Yaklaşık 24 saatlik bir zaman diliminde 50 ile 100 arası saç telinin kaybı normal olarak kabul edilir.
Saç kaybının, saç dökülmesi olarak adlandırılabilmesi için esasında kaç adet dökülürse dökülsün eşit hızda yerine yenisi gelmemesi gerekmektedir. Bu denge değişir ise, net anlamda saçlar eksilmeğe başlarsa, saç dökülmesi olarak, yani alopesi olarak adlandırılır. Hemen yukarıda belirtildiği gibi bu sınır, genellikle günlük 50-100 saç teline karşılık gelir.
Ancak, bazen saç kaybı hızlanabilir ve bu bize çok gelebilir, dökülenin yerine bunu karşılayacak hızda yeni sağlıklı saçlar geliyor ise bir görünüm sorunu karşımıza çıkmayacaktır ve alopesi olarak adlandırılmayacaktır.
Saçların hayat döngülerinde çeşitli evreler vardır, ancak basitçe ifade etmek gerekir ise ilk döngü anajen faz adı verilen aktif büyüme dönemidir, saçlarda bu dönem 2 ile 6 yıl arasında sürmektedir. Daha sonra dinlenme evresi denilen ve 2-3 hafta kadar süren telojen dönem gelir. Daha sonra 3 ay kadar süren katajen dönem ise saç telinin döküldüğü dönemdir.
Saçların yaklaşık yüzde 10-15’i dinlenme ve dökülme evresindedir. Eğer bu dönemdeki saçların yüzdesi artar ise fazlaca saç telinin döküldüğünü gözleriz. Toplam saç rezervinde azalma olmaması için yeni saçın alttan gelmesi gerekir.
Saç dökülmesinin insanın hayatına etkisi
Saç dökülmesi sorunu ile toplumun nerede ise %50 si, hayatın belli dönemlerinde kadın veya erkek fark etmeksizin karşılaşabilmektedir. Saç dökülmesi sorunu hayatı tehdit eden bir sorun olmasa da, kişinin önem verme derecesine göre ciddi anlamda mutsuzluk, güven kaybı gibi rahatsızlıklar oluşturabilir. Bu konuda daha detaylı bilgilenmek istiyorsanız şu yazımızı okuyabilirsiniz;
Saç dökülmesinin nedenleri
Saç dökülmesinin birçok nedeni vardır. Kısa bir bilgilendirme yazısında hepsini buraya sığdırmak mümkün olamayacaktır. Ancak en sık görülenler ve sebepleri hakkında bilgilendirme yapılması faydalı olacaktır.
Öncelikle “bölgesel saç dökülmesi” ve “yaygın saç dökülmesi” olarak, saç dökülmeleri iki ana kısma ayrılır.
Bölgesel saç dökülmeleri ve nedenleri
Bu dökülme tipinde tüm saçlı alan etkilenmeyip, sınırı belli açık alanlar şeklinde dökülme olmaktadır.
Alopesia areata: Bölgesel saç dökülmesinde sık görülen nedendir. Sınırları keskin ve belirli boşluk alanlar bulunmaktadır. Öncelikle küçük bir bozuk para gibi başlayan saçsız alanlar, genellikle birkaç hafta içinde büyür. Eğer tedavi edilmez ise sıklıkla saçların başka yerlerinde de ortaya çıkar. Bazen bu saçsız alanlar genişler, birleşir ve tüm saçların dökülmesine neden olabilir, bu duruma alopesia totalis denilir. Alopesia areata sakal ve kaşlarda da görülebilir.
Alopesia areata oto-immun bir hastalıktır, yani vücudun kendi kıl köküne verdiği reaksiyon sonucu oluşmaktadır. Vücudun oluşturduğu antikorlar saç folliküllerine saldırılar. Çoğunlukla nedeni strese bağlanır, bunun doğruluk payı vardır, ancak bu saç dökülmesi durumunun kendi bile başlı başına önemli stres kaynağı olabilir ve bir kısır döngü oluşabilir.
Sorunlu alana düşük doz kortizon enjeksiyonları, bazen ağızdan kortizon alımı, UV tedavisi veya immumoterapi tedavi seçenekleri arasındadır.
Trikotillomania: Genellikle çocuklarda saçların kopartılması ile oluşan bölgesel kellik alanları ile görülen hastalıktır. Bu durum sıklıkla kaşları da kapsar. Çocuklar çoğunlukla bu kopardıkları saçları yerler. Psikiyatrik destek gereken bir durumdur.
Mantar hastalığına bağlı saç dökülmesi: Saçlı deride olan mantar hastalığına tinea capitis adı verilmektedir. Yuvarlak boşluklar bırakacak şekilde saçların döküldüğü alanlar oluşur. Saçlar kökten dökülmemiştir. Hemen derinin üzerinden kırılarak dökülmüştür. Genellikle okul çağındaki çocuklarda görülür. Sebep olan mantarın türüne göre yapılacak tedavi ile sorun çözülecektir.
Traksiyon alopesisi: Çoğunlukla kişinin kendisinin neden olduğu saç dökülmesidir. Çok sıkı bir şekilde atkuyruğu yaparak saçları sürekli toplamak, saçları düzenli ve sürekli çekiştirmek, çok sık fön yaptırmak, maşa kullanmak sebep olabilmektedir. Bu alışkanlıkların kesilmesi ile geriye dönebilir. Ancak düzelmediği durumlarda tedavi seçenekleri değerlendirilmelidir.
Yaygın saç dökülmeleri ve nedenleri
Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, özellikle 30’lu veya 40’lı yaşlardan sonra saçlar incelir ve bir miktar sıklığı azalır. Bu süreç yaş ilerledikçe daha da artar, ancak çoğu zaman belirgin saç dökülmesi veya belirgin kellik durumuna gelmez.
Yaygın saç dökülmesi dendiğinde saçta sınırı belli boşluklar yaratacak şekilde olan dökülme değil, genellikle başın önemli bir kısmını kapsayan yaygın bir şekilde saç yoğunluğunda azalma veya saçın yok olması ile oluşan görünüm vardır.
Telogen effluvium: Uzun süren yüksek ateş, ağır geçen bir hastalık, ciddi ameliyatlar, ağır diyet uygulamaları, şiddetli geçen enfeksiyonlar gibi vücutta önemli stres yükü yapan nedenlerden sonra görülen saç dökülmesidir. Telojen effluvium’ da saç dökülmesi diffuz görünüm şeklindedir, yani başın belli bir bölgesinde, belli alanlarda değil başın genelinde saçların seyrelmesi şeklinde olmaktadır.
Telogen effluvium’ un sıklıkla görüldüğü durumlardan birisi de doğum sonrası kadınlarda olan dökülmedir. Doğum sonrası görülen telogen effluviumda tüm saçları etkileyen genel bir dökülme olmasına rağmen, ilk önce alın bölgesi ve saçın ön bölümlerinde fark edilmeye başlanır. Doğumdan sonra ilk 3-4 ay içinde başlayan telogen effluvium, genellikle 6 ile 12 ay içinde düzelmektedir.
Kadınlarda en sık görülen genel saç kaybı nedenlerinden birisi de “demir eksikliği” olmasıdır. Demir eksikliği bilindiği gibi anemi denen kansızlık hastalığının da en sık nedenlerinden birisidir. İlginç olan ise demir eksikliği henüz kansızlık yani anemi yapma düzeyine gelmeden saçları etkilemeye başlar ve saç kaybına neden olabilir. 30 ile 60 yaş arası kadınlar ve özellikle menopoz öncesi dönemde görülen saç dökülmesi nedenlerinden biri demir eksikliğidir.
İlaçlara bağlı telogen effluvium tipi saç dökülmesi oluşabilir. Lityum, varfarin, beta-bloker, heparin, levodopa, amfetamin türevi ilaçlarda saç dökülmesi olabilmektedir. Bu ilaçların kesilmesi ile genellikle saç dökülmesi sorunu düzelir. Ayrıca bazı kanser ilaçlarının saç dökülmesi yaptığı hemen herkesçe bilinen bir durumdur.
Bazı hastalıklar saçların yaşam döngüsünü bozarak telogen effluvium tipi saç dökülmesine neden olabilirler. Tiroit hormonu hastalıkları, bazı romatizmal hastalıklar (lupus), cinsiyet hormonlarının dengesizlikleri, beslenme bozukluklarının neden olduğu protein-kalori-vitamin-mineral eksiklikleri en sık nedenler arasındadır. Genellikle saç dökülmesine neden olan sebebe yönelik tedavi yapılması sorunu çözebilmektedir. Dökülme yapan sorun çözüldüğü halde, saçlar normale dönmekte direniyorsa destek tedaviler ile sorun çözümlenebilir. Ancak saçların normal yaşam döngüsüne dönemediği durumlarda yapılacak tıbbi tedavi ile yüz güldürücü sonuçlar alınabilecektir.
Androjenik genetik alopesi: Erkek tipi saç dökülmesi de denilen androjenik alopesi en sık saç dökülmesi sebebidir. Dökülme şekli genellikle ön saç çizgisinin geriye çekilmesi ve/veya tepeden açılma şeklinde olmak üzere çok tipiktir. Erkeklerde çok erken yaşta bile başlayabilir.
Botolinum toksini, Clostridium botulinum bakterisinin ve ilgili türlerin oluşturduğu nörotoksik bir proteindir. Akson uçlarından asetilkolin nörotransmiterinin salınımını önleyerek yumuşak felce yol açar. Bu bakterinin enfeksiyonu botulizm hastalığına sebep olur.
Mezoterapi vitamin, mineral, aminoasitlerin veya enzimlerin tek başlarına ya da genellikle karışım halinde derinin orta tabakasına mikroenjeksiyon ile uygulanması tekniğidir. Enjekte edilecek maddeler kişiye ve kişinin isteklerine uygun olarak seçilir.Mezoterapi yüz bölgesinde cilt sıklaştırma, lifting, anti-aging, leke tedavisi, skar tedavisi amacıyla kullanılabilir.
İdeal bir yüz görünümüne kavuşmak isteyenlerin sıklıkla başvurduğu estetik operasyonlardan biri olan bişektomi, yüz hatlarının orantılı bir hâle getirilmesi için uygulanır. Bazı durumlarda kişi, ideal kiloda olsa bile mevcut yüz yapısındaki yağ oranı nedeniyle kilolu görünebilir. Yanakların orta bölgesinde yer alan yağ dokusu bukkal yağ dokusu olarak isimlendirilir. Yüz kaslarının arasında yer alan bu yağ dokusu anatomik olarak elmacık kemiklerinin alt bölgesinde bulunur ve bebeklerde emme fonksiyonlarına katkı sağladığı düşünülmektedir. Bu yağ dokunun boyutu yüzün boyutunu etkileyen faktörlerin başında gelir. Yaşlanmayla birlikte bukkal yağ dokusu genellikle azalma eğilimindedir.
Yüz bölgesinde özellikle dudakta çoğu zaman hyalüronik asit denen dolgu maddelerini kullanıyoruz. Hyalüronik asit aslında vücudumuzda da bulunan ve su tutma özelliği gösteren yapıtaşlarıdır. Yaş ve çevresel faktörlerin etkiksi ile bu madde cilt ve ciltaltı dokuda eksildiğinde kendini hacim kaybıyla gösteren bir takım değişikliklere neden olur. Basitçe açıklayacak olursak dolgu enjeksiyonları ile biz bu su tutan molekülün vücudumuzdaki miktarını arttırmayı hedefliyoruz.